Günümüzde moda trendleri o kadar hızlı değişiyor ki, bir şeyin modası geçmeden önce bir sonrakinin başladığını fark edemiyoruz bile. Bu sürekli değişen trendlere ayak uydurmak sadece zamansız bir çaba değil, aynı zamanda yaşam tarzımıza ve değerlerimize de zarar verebilir. Peki, neden bu kadar hızlı değişen trendlere "hayır" demeliyiz?
Bu trendler ayak uyduramayalım diye var zaten. Başka bir deyişle bütün gün sadece son moda trendlerini takip etmekten başka bir şey yapmasınız, son moda ürünlerin hepsini satın almak için sonsuz geliriniz olsa bile trendlerin hepsine yetişmeniz imkansız. Çünkü her hafta önümüze çıkan o kadar fazla mikro trend, o kadar fazla yeni giyim, ayakkabı, aksesuar ürünleri var ki, hepsini alsanız bile hepsini giymeniz imkansız.
Moda dünyası neden takip edilemeyecek trendler yaratsın ki diye düşünebilirsiniz. Sonuçta trendlerin ve modanın amacı insanların takip etmesi değil mi? Maalesef ki artık değil. Trendler ışık hızıyla değişiyor ki insanlar bir türlü yetişemesin, hiçbir zaman o duygusal tatmine ulaşmasınlar. Böylece, sürekli satın almaya ve bir sonraki trendi arzu etmeye devam etsinler. Çünkü alım doygunluğunu ulaştığınızda, hem pratik hem de estetik isteklerinizin karşılandığını hissettiğinizde, satın almaya devam etmesiniz. Hızlı moda endüstrisi bunun sonucu olarak, alışverişe devam etmeniz için hiçbir zaman tam olarak tatmin olamama duygusunu tetikliyorlar.
Bu trendler bize sürekli olarak yeni şeylere yönelme ihtiyacı hissettiriyor. Bir gün son moda olan ayakkabıları aldığımızda, ertesi gün başka bir tarzın peşinden koşuyoruz. İşte bu noktada, harcadığımız parayı, enerjiyi ve zamanı düşünmemiz gerekiyor. Çünkü gerçekte hiçbirimizin son moda trendlerin hepsini takip etmek, satın almak ve giymek için sonsuz zaman ve gelirimiz yok.
Öncelikle, trendlere karşı durmak, kendimize gerçekten önemli olan değerleri hatırlamak anlamına da geliyor. Moda endüstrisi, duygusal bağlarımıza dokunarak bizi bir grup içinde ait hissettirme konusunda son derece başarılı. Ancak bu duygusal bağlar, gerçek anlamıyla bize neler kattığı konusunda sorgulanmazsa daha önce bahsettiğimiz tatminsizlik döngüsüne yol açabiliyor.
Yeni tecrübeler deneyimlemek, anılar biriktirmek ve özgürleşmek için harcanacak enerji ve zaman varken neden sürekli olarak giyim trendlerine odaklanıyoruz? Bu düşünceyle, kıyafetlerimiz ve trendler için harcadığımız parayı daha anlamlı şeylere yönlendirmek daha mantıklı hale geliyor. Unutulmamalıdır ki, bizi gerçekten biz yapan şey, havalı kıyafetlerimiz ve giysilerimizin ne kadar modaya uygun olduğu değil, yaşadığımız deneyimler, paylaşımlar ve dünyaya kattıklarımızdır.
Günden güne fecileşen iklim değişimi, ülkeler ile aynı boyuta gelmiş plastik atık alanları ve sürdürülebilirlik gibi konular şüphesiz ki modanın ötesinde önemli meseleler. Bu nedenle de daha sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemek için adım atmak da önemlidir. Alışveriş yaparken bilinçli tercihler yapmak, çevreye daha duyarlı olmak hem cebinizi korur hem de dünyaya olumlu bir etki yapar.
Sürdürülebilir tercihler yapmak tekstilde sadece geri dönüşümlü malzemeler kullanmakla sınırlı değildir. Kıyafet alırken bir yatırım yapmak, zamansız, modası geçmeyecek ve gerçekten sevdiğiniz parçaları seçmek anlamına gelir. Bu parçaları uzun süre kullanmak, onlara iyi bakmak, atık üretmeden modayı takip etmek sürdürülebilir bir yaklaşımın temelidir. Bu prensibi sadece dolabınıza değil hayatınızın diğer alanlarına da uygulayabilirsiniz. Ev tekstilinden, gıda alışverişine kadar her alanda ihtiyacımız kadar olanı almak, aldığımızı uzun süre kullanmak, olabildiğince az atık yaratmak hepimizin atabileceği adımlar.
Sonuç olarak, moda trendlerine karşı durmak demek, giyim konusundaki özgün karakterimizi ortaya koymak ve aynı zamanda sürdürülebilir alışveriş alışkanlıklarını benimsemek demektir.