Sarılmak, birbirimizi kucaklamak içimizden gelen sevgi dolu bir hareket. Sevdiklerimize sarıldığımızda onlar tarafından kucaklandığımızda kendimizi güvende hissedip rahatlarız. Rahatlatan bir insan dokunuşu ile tüm sinir sistemimiz de rahatlar. Yani sarılmanın çok yalın ve sade gücü vardır. Ve hayat, insan hikâyeleri ve dokunuşları ile doludur. Etrafımızda sevdiğimiz insanlar olunca, etrafımızda sevdiklerimiz olunca, tatmin edici ve sağlıklı bir hayat yaşar bir hale geliriz. Sarılma da bu insan dokunuşlarının temelinde yer alır.
Bedensel dokunuşları eksik kalan çocukların büyüme ve gelişme eksiklikleri gösterdikleri bilinen bir gerçek. Araştırmalara göre sarılma ve kucaklama eylemi vücuttaki dört mutluluk hormonundan ikisini harekete geçiriyor. Bunlardan biri oksitosin diğeri de seratonin. Oksitosin özellikle bizim, tüm Ayma ekibinin, hayranı olduğumuz bir mutluluk hormonu. Çünkü oksitosin paylaşım yapmamızı sağlayan ve bizi birbirimize derinden bağlayan bir hormon. Oksitosin öyle bir hormon ki birbirimizle yakın ilişkiler kurduğumuzda, güldüğümüzde, başka biri bize gülümsediğinde salgılanıyor. En güzeli ise birine bir iyilik yaptığımızda hatta yalnızca biz birine bir iyilik yaptığımızda değil herhangi birinin başka birine iyilik yaptığına şahit olduğumuzda, o eyleme yalnızca şahit olsak bile oksitosin salgılıyoruz. Yani oksitosinin ayırıcı özelliği yaydığı mutluluğun bulaşıcı ve kolektif olması. (Diğer mutluluk hormonlarının neler olduğunu merak ediyorsanız bu yazıya bir göz atın).
Sarılmak insanı mutlulu ediyor
Birbirimize sarıldığımızda da salgılanan oksitosin bu temas sayesinde strese bağlı olan kortizol düzeylerimiz düşüyor ve bağışıklık sistemimizi destekliyor. Sarılırken aynı zamanda seratonin de salgılıyoruz. Carnegie Mellon’da yapılan bir araştırmaya göre düzenli bir şekilde sarılma eylemini gerçekleştiren kişilerin daha az hasta olduğu ve hasta olduklarında da hastalığı daha hafif geçirdiklerinden bahsediliyor.
Ülkece sevgimizi göstermekte çok sıkıntı yaşayan bir toplum değiliz aslında. Özellikle dünya üzerinde birbirlerine bedensel olarak hiç temas etmeyip, birbirlerinin özel hayatlarına neredeyse yok denecek kadar dahil olan kültürler varken…. Fakat ne kadar cana yakın ve misafirperver olursak olalım modern yaşamda, şehir hayatı içinde olabildiğince kopuk bir düzenin içinde yaşıyoruz. İnternet ve sosyal medya sayesinde birbirimizle bu kadar bağlantı halindeyken aramızda büyük de bir kopukluk söz konusu. Birbirimize tatlı mesajlar, komik ve eğlenceli emojiler ve gifler yollasak da araştırmaların da ortaya koyduğu üzere hiçbir şey bize içten gelen güzel bir sarılma kadar mutluluk vermiyor, kendimizi güvende hissettirmiyor.
Bugün birine sarıldınız mı?
İşe tamamen ‘çıkarcı’ bir açıdan yaklaşacak olursak sağlığı o kadar iyi olmayan bir aile dostumuz veya yakın bir arkadaşımıza sarılarak o anki kalp atışını düzene sokacak, kendini güvende hissetmesini sağlayarak stres düzeyini azaltacağımızı güzel bir düşünce. Sarılma eyleminden hem karşıdaki kişinin hem de bizim şifalanacağımızı bilmek güzel. Bugün hiç birine sarıldınız mı? Annenize? Kardeşinize? BFF’inize? Peki bu sarılma eylemi ne kadar uzun sürdü? 3 saniye mi, 10 saniye mi? Ne kadar uzun ve içten, o kadar iyi, o kadar sağlıklı.
Birbirimizi kucakladığımızda, birbirimize destek olduğumuzu ifade etmiş oluyoruz. Arkadaşımızı gördüğümüzde yanak yanağa öpüşmektense birbirimize sarılsak nasıl olur? Annemize, babamıza, kardeşimize onları bir daha gördüğümüzde sarılabiliriz. Böylece hem aramızdaki bağı, sevgiyi hem de bağışıklık sistemimizi güçlendirmiş oluruz. Yalnız önemli bir nokta var ki sarılmayı düşündüğünüz kişi sizin onlara sarılmanızı istemiyor olabilir. Eğer karşımızdaki kişinin bu konuda ne hissettiğinden emin değilsek basit bir “Sana sarılabilir miyim?” sorusu sormak iyi bir fikir olabilir.
Kendi kendimize sarılmak
Hiç kendinize sarılmayı denediniz mi? Kendimize sarılmak bile bedende farklı bir hissiyat oluşturuyor. Gözlerimizi kapatıp bedenimizi dinleyerek kollarımızı torsonuza sararsanız bedeninizde bambaşka bir hissiyat fark etmeniz muhtemel. İngilizcede kullanılan ‘hug it out’ deyimi ise zor ve sıkıntılı bir durumu sarılarak üstesinden gelmek anlamında kullanılıyor. Yani negatif bir şeyi pozitife çevirmek. Eğer karşımızdaki kişi üzgün ve kızgınsa bunu sarılarak atlatmaktan bahsediyor.
Sarılmak derin bir sevgi ve dostluk ifadesi. Ve bunu belli etmek için çok beklemeye gerek yok. Kelimelerin yetersiz kalmasına veya doğru kelimeyi seçmeye uğraşamaya da gerek yok. Sarılarak hislerimizi ve birbirimize olan desteğimizi göstermek için illa kötü bir şey yaşanmasını beklememeliyiz. Vietnamlı Zen Masterı Thich Nhat Hanh’ın sözleri sanırım güzel bir kapanış olacaktır. “Sarıldığımız zaman kalplerimiz bir oluyor ve birbirimizden ayrı olmadığımızı fark ediyoruz. Farkındalıkla sarılmak barışma, iyileşme, anlayış ve mutluluk sağlıyor. Bu pratik sadece eşlerimiz için değil, anne babamız, evlatlarımız, arkadaşlarımız ve sevdiğimiz pek çok diğer kişi için geçerli.”