Yukarı Bakmanın Gücü

Yukarı Bakmanın Gücü

Gün boyunca telefonlarımız elimizde yaşıyoruz. İş yerinde bilgisayara bakıyor, bir şeyler yazıyor ve okuyoruz. Eve gittiğimizde yemek yapıyor, bir dizi veya film izliyor, sevdiklerimizle vakit geçiriyor belki yatmadan köpeği yürüyüşe çıkarıyor biz de biraz yürüyoruz. Bu eylemlerin çoğunu ise 45 derecelik bir açı ile aşağıya doğru bakarak yapıyoruz. Yürürken aşağıya bakıyoruz, oturuyoruz aşağıya bakıyoruz, yemek yapıyoruz aşağıya bakıyoruz. Yürüdüğümüz yere bakıyoruz, attığımız adıma bakıyoruz. Elimize cebimize atıyor ve en önemlisi de telefona bakıyoruz. Mesajlar, emojiler, Instagram, Twitter, mailler, fotoğraflar, aramalar derken günde kim bilir kaç saat telefona bakıyoruz. İster istemez günümüzün çok büyük bir vaktini aşağıya bakarak geçiriyoruz. Bu durum hem boyun sağlığımızı hem de duygusal, zihinsel ve ruhsal sağlığımızı etkiliyor. Aşağı doğru o kadar çok bakıyoruz ki yukarıya bakmayı unutuyoruz.

Bipedalizm nedir?

Bipedalizm, iki ayak üzerinde yürüme yeteneği olarak tanımlanır. İnsanlar, tüm primatlar arasında en iyi gelişmiş bipedal yeteneklere sahip olan türdür. Bipedalizm, insanlar için temel bir fonksiyon olmakla beraber insan vücudunun anatomik yapısının çoğunu şekillendirir. Yalnızca iki ayak üzerinde yürüyebildiğimiz için, dünya üzerindeki çoğu canlıdan farklı olarak yürümek veya koşmak için ellerimize ihtiyaç duymuyoruz ve bu yetenek insan evriminin en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.

İki ayak üzerinde yürüme sürecinin beyinde büyüme ve alet kullanımı kabiliyeti kazanma gibi gelişmelerle de doğrudan ilişkilendirilmekte. Yiyecek taşıyabilme, sabit ve dengede durabilme, Olası tehlikeleri daha uzaktan görebilme, sıcak iklimlerde vücut ısısını dengeleyebilme, yürümek için gerekli olmadıkları için serbest kalan eller ile alet yapabilme ve kullanabilme gibi avantajlar sağladı.

Bipedalizmin Sosyalliğe Etkisi

Bipedalizmin sosyal etkileri oldukça büyük. Dik durma ve yürüme becerilerimiz sayesinde daha fazla sosyal etkileşimde bulunabiliyoruz. Dik durmak ve yürümek için vücutlarımızı başka insanlara gösteriyoruz. Bu nedenle, postür diğer insanlarla etkileşimde bulunurken çok önemli. İyi bir postür, kişinin özgüvenini arttırabilir, daha fazla dikkat çekebilir ve daha fazla saygı görmesini sağlayabilir.

Bipedalizmin sosyalliğe etkisi, insanların diğer primatlardan daha fazla sosyal olmalarına neden oldu. İnsanlar, diğer primat türleri gibi, yalnız yaşamak yerine gruplar halinde yaşama eğilimindedirler. Ancak, iki ayak üzerinde durabilme yeteneği, insanların gruplar halinde hareket etme ve birlikte çalışma yeteneğini artırdı.

İnsanlar, birlikte çalışarak avlanma, toplama, barınma ve savunma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabildiler. Grup içindeki insanlar, görevleri paylaşarak birbirlerinin yeteneklerinden faydalanabildiler. Bu da, insanların daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olmalarını sağladı.

Ayrıca, bipedalizmin sosyalliğe etkisi, insanların dil ve kültür gelişimine de yardımcı oldu. İnsanlar, birlikte yaşadıkları grup içinde birbirleriyle iletişim kurarak dil geliştirdiler. Bu da, insanların düşüncelerini ve bilgilerini başkalarıyla paylaşmalarını sağladı. Dil gelişimi, insanların kültürlerini de geliştirmelerine yardımcı oldu. İnsanlar, ortak inançlar, değerler ve gelenekler geliştirerek bir kültür oluşturdular.

Duruş Bozukluğunun Nedenleri

Duruş bozukluğu, postür bozukluğu olarak da bilinir ve bedenin duruşunu etkileyen bir rahatsızlıktır. Nedeni fiziksel travmadan, strese kadar birçok etken olabilir.

  • Fiziksel Nedenler: Fiziksel nedenler, omurga, kaslar ve kemikler gibi bedenin yapısal bileşenlerinde meydana gelen problemlerden kaynaklanır. Bu problemler, bir kişinin bedeninde eğrilik, kısalık, çıkıntı, kamburluk veya bacak uzunluğu farklılıkları gibi duruş bozukluklarına neden olabilir.

  • Yaş: Yaş, bedenin yapısında doğal değişikliklerle birlikte gelir ve duruş bozukluklarının oluşumuna neden olabilir. Yaşlanma, kemik yoğunluğunda azalma, kas gücünde azalma ve esneklikte azalma ile sonuçlanabilir, bu da duruş bozukluklarına neden olabilir.
  • Yaralanmalar: Travma, kaza veya spor yaralanmaları, bedendeki yapısal bileşenleri etkileyebilir ve duruş bozukluklarına neden olabilir. Örneğin, omurgada veya boyun bölgesinde bir kırık, duruş bozukluğuna neden olabilir.
  • Duygusal Nedenler: Stres, endişe veya depresyon gibi duygusal faktörler, bedenin duruşunu da etkileyebilir. Bu duygusal faktörler, kasların gerilmesine neden olabilir ve bu da duruş bozukluğuna neden olabilir.
  • Oturma Pozisyonu: Oturma pozisyonu da duruş bozukluğuna neden olabilir. Çalışma veya okulda uzun süre oturmak, özellikle yanlış bir pozisyonda oturmak, bel ağrısı, boyun ağrısı ve duruş bozukluklarına neden olabilir.

Duruş bozukluğu, yaşam kalitesini etkileyen bir rahatsızlık olabilir. Neyse ki, birçok duruş bozukluğu tedavi edilebilir veya yönetilebilir. Tedaviler arasında fizik tedavi, egzersiz, doğru oturma pozisyonları ve postürün düzeltilmesi yer alabilir. Bununla birlikte, duruş bozukluklarının önlenmesi, düzenli egzersiz yapmak, doğru oturma pozisyonlarına dikkat etmek ve spor yaralanmalarından kaçınmak gibi yaşam tarzı faktörlerine dikkat etmekle mümkündür.

Postürümüz özgüvenle doğrudan ilişkili

Her araştırma farklı bir şey söylüyor ve sayılar, yaş grupları, sosyal alışkanlıklar değişiklik gösteriyor ama telefonlarımıza yapışık yaşadığımız bir gerçek. Telefonlarımız ile ilişkimiz ne durumda olursa olsun, hayatımızın ortasında yer alan bu aygıtlar aşağıya bakma eğilimlerimizi arttırdı. Telefonu tutarak aşağıya doğru bakarak yaptığımız faaliyetler artmış oldu.  Bir düşünün, telefon elinizde ve elinizi yüzünüzün tam karşısında tutuyorsunuz. Eminim çok daha özgüven dolu hissediyorsunuzdur. Yukarı bakmak, ileriye doğru bakmak kişinin kendisine daha güven duyduğu, kafasını hayata karşı döndürdüğü bir postür.

Çocukları ele alacak olursak bakışları hep yukarı doğru. Hep ileriye bakıyorlar ve kendilerine yetişkinlerden çok daha fazla güven duyuyorlar. Belki çok basite indirgenmiş bir benzetme olduğunu düşünebilirsiniz fakat çocukların hayata karşı duydukları heyecan ve merak ile sürekli olarak yukarı yönelttikleri bakışları duygusal ve zihinsel sağlıklarını iyiye bir biçimde etkiliyor. Örneğin kendimizi çok iyi hissetmiyorsak önümüze bakıyoruz. Üzgün olduğumuzda modumuz düşüyor. Kendimizi kötü hissediyoruz, küçülüyoruz ve aşağıya bakıyoruz, kapanıyoruz. Kendimizi iyi hissettiğimizde ve enerjimiz yüksek olduğunda ise tam tersini yapıyoruz. Yukarı bakıyoruz. Çenemiz yukarda, göğsümüz açık, gözlerimiz ilerde. Hayata atılabilecek bir haldeyiz. Yeni duygulara, düşüncelere ve deneyimlere açığız. Yukarı bakıyoruz.

Boynu esnetmek

Aşağıya bakarak ortaya muhteşem şeyler çıkarabilir, hayat hakkında birçok şey öğrenebilir, verimli saatler geçirebiliriz tabi ki. Fakat yukarıya bakmayı ihmal etmezsek aşağıya bakmanın farkındalığı ve keyfi de o kadar çok gelişecektir. Yukarı bakma eylemi içsel yolculuğumuzun yanı sıra kafamızı tutan ve bizi destekleyen boynumuz içinde çok önemli. Boyun düzleşmesi birçok insanda ortaya çıkan bir durum. Bu da aşağıya ve yere bakmaktan kaynaklanıyor. Boynumuzu geriye doğru uzatmalı -kesinlikle boynu sıkıştırmadan- ve tepe çakramızdan yukarı doğru uzamak bile basit bir esneme hareketi de olsa boynumuza inanılmaz bir alan açacaktır.

Gün içinde çoğunlukla aşağıya baksak da özellikle spor yaparken yukarı bakma fırsatını yakalayabiliyoruz. Örneğin yogada back bend yaparken önce kollarımız değil başımız geriye doğru gidiyor, sonra kollar takip ediyor. Başımız güvenle sakin bir şekilde geriye gittiğinde ufkumuz genişliyor. Başımız yukarı baktıkça gözlerimiz de yukarıya bakıyor ve bu hareket  göz sağlığımıza iyi geliyor. Yüzerken sırt üstü yüzmek hem perspektifimizi değiştiriyor hem de omurgamızı ve de boynumuzu rahatlatıyor.

Bulutlara bak

Yaptığımız her bilinçli harekette vücudumuz açılıyor, genişliyor ve bedenimizde biriktirdiğimiz stresi açığa çıkıyor. Stresin açığa çıkması için kaslarımızın rahatlaması, boynumuzun, omurgamızın ve boyumuzun uzaması gerekiyor. Boynumuzu rahatlatmanın en basit yolu ise sağa sola ve yukarı doğru yavaş hareketlerle boynu açmak. Boynumuzu açtıkça da kaslarımız, omurgamız dolayısıyla da sırtımız ve tüm vücudumuz rahatlıyor.

Şehirde yaşarken insan o kadar çok uyarıcı alıyor ki. Diğer insanlar, bin bir farklı surat, bir sürü taş beton bina, binlerce tabela. Belki de yürürken yukarı doğru bakabiliriz. İleriye doğru… Gökyüzüne baktığımızda gün içinde büründüğü renkleri görebiliriz. Her gün batımının farklı tonunu veya gün içinde mavinin nasıl renk değiştirdiğini ve güneşin gölgelerini. Kollarımızı açık, yüzümüzü gökyüzüne çevirip yukarı bakalım. Gerinelim. Fasyayı açalım. Ve gülümseyelim. Yukarı bakma ne kadar eğlenceliymiş. Hayatı mutlulukla ve yolumuza çıkan tüm deneyimleri açıklıkla kabul edip yolumuza devam edebiliriz. Ve ara sıra yukarı bakabiliriz.

Yorum yaz

Yorumunuzun yayınlanmadan önce onaylanması gerekmektedir.

Bu site reCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.